Candan Akkan, E&E Group, Ölçme&Değerlendirme Direktörü
Fazla iyimser olmak diye bir şey var mıdır? İyimserlik, bazı insanlar için doğuştan gelen bir bakış açısı mıdır? Bir liderin iyimser ya da kötümser bakış açısı ekibini nasıl etkiler? Dünyanın farklı yerlerindeki insanlar iyimserliği aynı bakış açısıyla mı algılar? Bunlar bir değerlendirme yaparken göz önüne aldığımız sorular.
İyimserliğin farklı seviyedeki liderlere yardımcı ya da engel olduğunu inceleyen ve bu önemli davranış özelliğini ayrıntılı olarak ortaya koyan araştırmalar var. Bu araştırmalar aynı zamanda iyimserliğin tıpkı bisiklete binmek gibi öğrenilebilecek ve geliştirilebilecek bir özellik olduğuna da işaret etmekte.
Pozitif bakış açısı nedir?
Pozitif bakış açısı, kimi durumlar ilk bakışta yenilgi gibi görünse bile fırsatları görebilmeniz demek. Beklentinizin geleceğin daha olumlu olarak değişeceğini yönünde olması anlamına gelir.
Araştırmalarda insanların karşılaştıkları iyi ya da kötü durumları kendilerine nasıl açıkladıklarına bakmışlar; kimi insanlar başlarına gelen kötü şeyler için kendilerini suçlar ve bu zorlukların ne yaparlarsa yapsınlar olmaya devam edeceğini varsayarken, kimileri bu zorlukların duruma bağlı olduğunu, kişisel başarısızlıklardan değil çeşitli sebeplerden meydana geldiğine inanıyor, işlerin iyiye gideceğine ve durumu düzeltmek için yeterlikleri ve güçleri olduğunu düşünüyor.
Pozitif bakış açısı neden önemlidir?
Pozitif bakış açısı pozitif duygulara yol açar. İş dünyası için neyin önemli olduğu bellidir: Pozitif duygular performansı, bağlılığı, motivasyonu ve müşteri hizmetlerinin kalitesini artırır ve pozitif yönde etkiler. Bu yüzden, liderlerin duygularının etraflarındaki insanların duygularını daha iyi ya da kötü olarak etkilediğini göz önüne alınmalıdır.
Geleceğin daha iyi olacağına inanmak mümkün. Ancak pozitif bir yaklaşım sürdürürken zorlukları da göz önüne almak gerekir. İşte buna gerçekçi iyimserlik diyoruz. Aksi takdirde zorlukları etraflıca görmeden Pollyanna gibi kör bir iyimserlikle yalnızca geleceğin pozitif olacağına inanmak yeterli değildir. Zira olumlu bir geleceğe inanırken bazı riskleri göz önüne almak da mümkündür.
Bu bakış açısı kendimizi ve çevremizdekileri stratejik sezgi ile yönetmemize yardımcı olabilir. Stratejik Sezgi, fırsatlara ve olası risklere nasıl yaklaştığımız anlamına gelir.
Harrison Assessments Paradoks Teorisi’ne göre 12 paradoksu ölçer ve değerlendiririz. Paradokslardan biri Stratejik Sezgi’dir. İşte size bir örnek.
Olası faydaları görmeden bir plan ya da stratejinin potansiyel zorluklarını fazlasıyla vurguladığımızda septik (kuşkulu) olabiliriz. Bir plan ya da stratejinin potansiyel zorluklarını yeteri kadar görmediğimizde ise körlemesine iyimser olabiliriz. Diğer yandan geleceğin umutsuz olduğuna inanarak risk alırsak umursamaz bir kötümser olabiliriz. Bu olasılıkları nasıl bertaraf edeceğimiz ise gerçekçi iyimserlikle açıklanabilir. Bu hem iyimserliğin hem de tehlikelerin analiz edilmesi eğilimlerinin güçlü olduğu anlamına geldiği bir noktadır.
Harrison Assessments yöneticilere İnsan Kaynakları sürecinin tamamında yardımcı olacak, şirketlerin daha üretken ve verimli çalışabilmesi için sektördeki en güvenilir ve doğru çalışan ölçme ve değerlendirme sistemlerini sunar.
Ölçme ve Değerlendirme faaliyetleri ile doğru yeteneklerin seçimi, yönlendirilmesi ve geliştirilmesi açısından tarafsız bilgi sağlayan E&E Group, 2014’ten bu yana Harrison Assessments International’ın Türkiye’deki tek yetkili temsilcisidir. Örnek Harrison Assessments Raporları için web sitemizi inceleyebilirsiniz.